Hergün 10 binlerce Türk bu platformada buluşuyor.Paylaşım yapmak, İlan yayınlamak, ve Etkinlik oluşturmak için hemen Sende hemen Hesap oluştur

BULGARİSTAN’DAKİ TÜRKLER (1945-1983)

Hashtag

Profile image

Kevser

Sofia City Province

İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra Bulgaristan Komünist Partisi’nin iktidara gelmesi, ülkedeki Türklerin statülerinde ve Türk kültür kurumlarında köklü değişiklikler meydana getirmiştir. 1878’de Bulgaristan’ın Osmanlı yönetiminden bağımsızlığını kazanmasından sonra ilk defa, kurumlar doğrudan hükümet kontrolü altına girmişti.

Artık bu kurumlar, Komünist Parti’nin amaçlarına hizmet etmek durumundaydı. Türk kültür kurumları yeniden düzenlenmiş, değiştirilmiş ve en son hamlede de tamamıyla ortadan kaldırılmıştı. Türk kimliğinin kendisi, hükümet tarafından kendi çıkarları doğrultusunda kullanılmıştı. Bu makale, bu değişikliklerin Bulgaristan’daki Türk hayatının iki önemli unsuru konumundaki Türk dili ve eğitimi üzerinde 1945-1983 yılları arasında yaratmış olduğu etkileri incelemektedir. Bu inceleme, Komünist rejimi, 1983’ten sonra 6 yıl daha iktidarda kaldığı halde, çok önemli bir nedenden dolayı bu tarihte noktalanmaktadır. Bu koleksiyonun başka bir bölümünde de ayrıntılı olarak değinileceği gibi, 1984-1985 kışı hem Türk kültür kurumlarına hem de Türk kimliğine karşı yöneltilen saldırıların son aşamasına tanıklık etmiştir.

Kısa Tarihi Geçmiş

Balkanlar’daki etnik ve dini mozaik, bin yıllık göç işgallerinin sonucu olarak ortaya çıkmıştır. Bu bin yıl içinde, Bulgaristan’dan geçen veya Bulgaristan’a yerleşen gruplar arasında Osmanlı Türkleri, Bulgaristan’ın ve Balkanlar’ın etnik, dini ve politik görünümünün yeniden şekillenmesinde en etkin grup olarak ortaya çıkmıştır. Önemli miktarda Türk, on dördüncü yüzyıl boyunca süren Osmanlı işgalinin bitmesinden hemen sonra, Bulgaristan’a yerleşmiştir. Osmanlı başkentlerinin koruyucu hinterlandı niteliğindeki Bulgaristan’a Osmanlı yönetimi tarafından dikkate değer bir önem atfedilmiştir. Stratejik alanların Küçük Asya’dan ve Anadolu’dan gelen Türklerle kolonileştirilmesiyle birlikte yerli Ortodoks nüfus arasındaki din değiştirmelerle, demografik yapı özellikle de şehirlerde olmak üzere, Türklerin ve diğer Müslümanların lehine gelişmiştir. Bu demografik durum, 1877-78’deki Rus-Türk Savaşı’na kadar devam etmiştir.

Savaştan hemen sonraki süreç içinde Türk göçlerinin yönü, tersine dönmüştür. Geniş sayıdaki Türk ve Müslüman gruplar halen Osmanlı kontrolü altında olan bölgelere daha sonra ise Küçük Asya ve Anadolu’ya göç etmeye başlamışlardır. Bir kaynağa göre, savaş sırasında 500.000 Osmanlı yaralısına ek olarak 1,5 milyon Türk ve diğer Müslüman gruplar Bulgaristan’dan göç etmiştir. Tüm olarak bakıldığında, 1878’den bu yana, 1,5 ila 2 milyon arasında Türk ve diğer Müslüman grup Bulgaristan’dan Türkiye’ye göç etmiştir. Göç halen devam etmektedir.

Bu göçlerin sonucu olarak, Bulgaristan’da Türkçe konuşanların sayısı 1878’den önce Bulgar nüfusunun beşte biriyken, 1900’de %15’in altına düşmüştür. 1934’te bu oran %10’un altına düşmüş ve daha sonraki on yıllarda ara ara düşmüş fakat 1960 ve 1970’lerde tekrar yükselmeye başlamıştır (Dankov 1994: 37-38). Yetkililer bu yükselişi, Türk ve diğer Müslümanlara karşı zor yoluyla yürütülecek bir asimilasyon kampanyasını başlatmak için yeterli bir neden olarak görmüştür. Bu kampanya, 1984-1985 kışı boyunca Türk isimlerinin Bulgar isimleriyle değiştirilmesine ve sonraki 5 yıl içinde Bulgar hükümeti tarafından Türklerin varlığının inkar edilmesine kadar gidecektir.

Türkler ülkenin güneydoğu ve kuzeydoğu bölgelerinde yoğunlaşmıştır. Güneydoğuda, Kırcali bölgesinde %65.7 oranla çoğunluğu oluşturmaktayken, Haskova bölgesinde nüfusun %11.45’ini oluşturmaktadırlar. Kuzeydoğuda, önemli miktarda Türk nüfusu barındıran birkaç bölge bulunmaktadır. Razgırat (%47.4), Silistre (%37.5), Turgovişte (%32.8), Şumnu (%30.3), Dobriç (%14.7), Burgaz (%13.8), Rusçuk (%13.0). Güneydoğuda Blagoevrat bölgesindeki nüfusun çoğunun ana dil olarak Bulgarcayı belirtmesine rağmen %11.3 oranında bir grup kendisini Türk olarak belirtmiştir. 1992 nüfus sayımı, Türklerin iki bölü üçünden fazlasının köylerde yaşıyor olmasıyla Türklerin ağırlıklı olarak kırsal kökenli olduğunu da göstermiştir

Komünistler 1944 yılında Bulgaristan’da iktidara geldiklerinde, iki ayaklı bir strateji izlemeye başlamışlardır. İlk olarak, zorunlu göç veya Türkiye ile yapılan ikili anlaşmalar yoluyla kurtulabilecekleri kadar Türkten kurtulmayı istemişlerdir. İkinci olarak ise, Bulgaristan’da kalan Türklerin Bulgar kültürüyle bütünleşmesini sağlamayı deneyeceklerdi. İlk stratejinin ilk uygulaması, 1949-50 yılları arasında 150.000 Türkün Türkiye’ye zorunlu olarak göç ettirilmesi olmuştur. Türkiye’nin sınırını kapatmamış olması halinde, on binlerce Türk, Türkiye’ye göç etmeye zorlanmış olacaktı (Kostanick 1957). 1968 ve 1978 yılları arasında, 100.000 Türk daha, Bulgaristan ve Türkiye arasında gerçekleştirilen ikili bir anlaşma uyarınca daha önceki göçlerden dolayı ayrılan ailelerini birleştirmek amacıyla Bulgaristan’dan ayrılmıştır. Kalan Türkleri, çoğunluğun sahip olduğu Bulgaristan kültürüyle bütünleştirme çabaları, geçen yıllarda bazı değişikliklere uğramıştır. 1950’lerin ortasına kadar, Bulgar liderleri Sovyet ulusal politikasını yakından takip etmişlerdir. Bu dönem boyunca, devlet destekli Türk dil okulları ve Türk dili basın ve yayın medyası, Türk azınlığını uluslararası komünist toplumuna hazırlama amacını gütmüştür. Türk kültürü, biçimde ulusal içerikte sosyalist prensibine göre gelişecekti. Stalin’in ölümünden ve Stalin tekelindeki politikanın uygulanmasının bırakılmasından sonra, bütünleşme çabaları evrensel komünist toplumu yaratmadan Türklerin Bulgar sosyalist ulusuyla bütünleştirilmesi olarak değişikliğe uğradı. Başlangıçta, bu süreç aşama aşama ve gönüllü olarak gerçekleştirilecekti. Bununla beraber, 1950’lerin ortalarına gelindiğinde, Türk kimliğinin zayıflamaktansa daha da güç kazandığı ve Türk azınlığını oluşturanların Bulgar sosyalist toplumuyla kendilerini özdeşleştirme konusunda hiçbir gelişme göstermediği açıklık kazandı. Bununla paralel olarak, 1950’lerin başında, Bulgaristan hükümeti, 1970’ler ve 1980’ler boyunca giderek artan bir şekilde baskıcı yöntemlerle uygulayacak olduğu asimile politikasını başlattı.

. Towntalk
remove_red_eye276

Bu kullanıcıya mesaj göndermek yada paylaşıma yorum yapmak için hesap oluştumanız gerekmektedir.

Hesap oluştur